Emre Timur
Emre  Timur
mimaremretimur@gmail.com
Hayatın Sırrı
  • 1
  • 188
  • 15 Ocak 2020 Çarşamba
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    1 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -

Bana bundan on yıl önce “hayatın sırrı”nın hacmini sorsalar, yüz ansiklopediye ancak sığar, derdim. Kör gözüm, sağır kulağımla ve yarısını henüz bitirmiş olduğum ömrümle sırrı fısıldayacağım buraya. Buraya, bu ufak karalama köşesine… Sır o ki sayıklamamı sahiden anlatabilirsem dikkatli kulaklara, berhudar öleceğim ve gideceğim köyde kendimi bir şeyler yapmış göreceğim. Birçokları için sır, “İnanırsan olur!” […]

Bana bundan on yıl önce “hayatın sırrı”nın hacmini sorsalar, yüz ansiklopediye ancak sığar, derdim. Kör gözüm, sağır kulağımla ve yarısını henüz bitirmiş olduğum ömrümle sırrı fısıldayacağım buraya.
Buraya, bu ufak karalama köşesine… Sır o ki sayıklamamı sahiden anlatabilirsem dikkatli kulaklara, berhudar öleceğim ve gideceğim köyde kendimi bir şeyler yapmış göreceğim.

Birçokları için sır, “İnanırsan olur!” gibi saçmalıklar olabilir ki bunlar benim için de sırdı, on beşinci yaş günümü kutlarken. “İnsanları sevelim!” veya “Kitap en iyi dosttur!” da olabilir ki ben bunları hayatın sırrı sanırken Özal henüz sağ idi. Çuval dolusu acı çektiğimden ve yaşama sevincimi bir kör kedinin yattığı duvar köşesine bıraktığımdan beri toplulukları izliyorum.

Muhalefet

Nereden? Aynadan. Çünkü ancak ferde bakarak cemiyeti ve cemiyete
bakarak ferdi anlayabileceğimi anladım. Baktım ve ne gördüm? Soyut, idea, fikir, yasa, vicdan ve teorik olarak ortalarda hayalet gibi dolaşan doğrular var. Bu doğrular hemen hemen tüm insanlıkça paylaşılıyor, inanılıyor. Yalan söylememeli ve yoksulları gözetmeliyiz. İnsanlara iyilik etmeli ve
hayvanları korumalıyız. Doğayı sevmeli, çocukları sevmeli, kuşlara gülümsemeliyiz.
Yani idealize olan bir evren var ve kimse buna muhalefet etmiyor. Balkondan baktığımızda gördüklerimiz çok farklı şeyler ama. Pis kokular, acılar ve kötülük görüyoruz. .

En önemlisi ikiyüzlülük… Ölümler, intiharlar, tecavüzler ve kan… İşte insan! Cenneti varlığı ile elli yılda cehenneme çeviren, yokluğunda cehennemlerin elli yılda cennet olduğu insan. Doğada, doğaya zararlı
tek şey… Kanla, terle, gözyaşı ve emekle tabiata, cemiyete ve nihayetinde de kendine düşman. Başlayan ama bitmeyen bir düşmanlık bu… Ve işte insan!
Çok uzaklara bakmak için kullandığım bir dürbün olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Teleskopumu kenara koyayım ve yanınıza oturup, sizin bakmakta olduğunuz bu güzel dünyaya mı bakayım? Çıkartın şu renkli gözlükleri. Sizden bahsediyorum ve benden. Hepimizden. Kötüyüz işte. Lamicimi yok. Bu kadar fenalık bir tek Hitler’den mi çıktı? Cehennemde bir tek Hitler mi var? Sen de varsın ve merak etme, ben de bir uğrayacağım muhtemelen. Yani pembe çerçeveli, çilek kokulu aynalarımızdan kötülüğü görebiliriz samimi bir bakışla. Gözlerinize bu yüzden uzunca bakamıyorsunuz. Yalnızca makyajınızı silerken tesadüf ediyorsunuz gözlerdeki ıstırap dolu bebeklere. Geceleri bu yüzden uyuyamıyor ve huzursuzluğunuzu yenemiyorsunuz. İşte ilk anlattığım doğrularımıza, ikinci anlattığım da gerçeklerimize tekabül ediyor.

Sual: Ne yapacağız? Bu vicdan ıstırabıyla nasıl yaşayacağız?

Doğrular ve gerçekler apaçık ki çelişiyor. İkisi uymuyor birbirine. Doğrumuz başka, gerçeğimiz başka! Evet, ne yapacağız? Üç yol bulmuş insanoğlu buna. Zekâ ve vicdan seviyemize göre birisini seçiyoruz.

Doğrularla gerçekleri mutabık gösterme çabalarının ilki olan, doğruları bükme işlemidir. Yani “Herkes yapıyor; bu devirde rüşvet yemeyen mi var?” cümlesi buna örnek gösterilebilir. İkincisi, geçekleri doğrulara göre
değiştirme, yani gerçekleri inkâr etmektir. Vicdan alır eline silgiyi, bir güzel siler hafızayı ki örneği çoktur. Eli nasır tutacak kadar dayak atmış olan baba, “Ben çocuklarıma fiske bile vurmadım.” der ve neticede doğrularla gerçekler müsavi düşer. Hatta belki inanır bile buna. Sanırım bu teknik en ilkeli oldu. Üçüncüsü ki bu ciddi bir gelişmişlik ister, hayatın tutarsızlığı hakikati ile yaşamak, yani inkâr ve kandırışı bırakmaktır.

Gerçekleri olduğu gibi, doğruları olduğu gibi tutmak, ikisini birbirine karıştırmamak çabası… Bu çaba başlar ama bitmez. Öncelikle zordur. Savaş ister, kötü olmak ile yüzleşmek ve öyle yaşamak… Tutarlılık müptelaları tepki gösterir bu duruma mesela. Dediğimizin ve yaptığımızın farklı olduğu söylendiği an, yola girmişiz demektir; çünkü hakikat tutarsız olmalıdır. Doğruları ile gerçekleri müsavi olan muhakkak birisini yamultmuştur.

Hayatın Sırrı

Gerçekleri inkâr etmeden, doğruları yumuşatmadan, sürünün saldırılarına aldırış etmeden, vicdan ıstırabı ile savaşmayı göze alarak, en önemlisi yeterince “kötü” olabilmek ve öyle kalmak… Bu kahramanca yolda bana yoldaşlık etmeye, birlikte “kötü” olmaya var mısınız?

Sosyal Medyada Paylaşın:

1 Yorum

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM