1. Anasayfa
  2. Edebiyat Kafe

Güneş ‘e Açılan Pencere

Güneş ‘e Açılan Pencere
0

Odanın soğukluğu içini ürpertti. İlkbaharlar eskisi kadar sıcak değildi artık. Sol yanını ,Güneş’ini kaybetmişti. Güneşi olmayanın baharı olabilir miydi? Elbette olmazdı. Elini gayriihtiyari yan tarafına attı. Eli yastığa değmişti,yastığın soğukluğuyla ürperdi. Kalktı, ekose desenli kaz tüyü yorganı üzerinden attı, terliklerini ayağa geçirdi. Camı açtığında yüzüne vuran ılık rüzgar onu çocukluğunda gittikleri kalabalık pikniklere adeta sürükledi. İlkbaharları havalar biraz ısınadursun pikniğe mahallece giderlerdi. İlk gittikleri piknikte tanımıştı Güneş’i. Her piknikte mutlaka ellerinde uçurtmaları olan çocuklar, etrafta hep koşuşturur halde olurlardı. Güneş ise özenle giydirilmiş kıyafetleriyle bir köşede oturur, sessizce mütemadiyen elinde okuma bilmediği için anlamadığı kitaplar olurdu.

Güneş

Güneş kitap kurtluğu yapadursun erkekler yanlarında getirdikleri malzemelerden yemekten sonra mutlaka bir uçurtma yaparlardı. Babasıyla eski çıtaları birleştirerek yaptıkları uçurtmalara,annesinin onları özenle süslemesine,rengarenk kumaşlarla o upuzun kuyruğu nakış gibi tek tek işlemesine tekrar dönmek istedi.Güneş’in, uçurtmasına hayran hayran baktığı güzel günler. Rüzgara karşı mahkum oluşu ,elinde sımsıkı tutmasına rağmen uçurtmasının ondan kopmak istemesi. Ellili yaşlara geldiği bu günlerde hala elinde sımsıkı tuttuğu ipin neden olduğu izler, ipi avucunda hapsettiğinde yaşadığı tatlı sızı , büyüdüğünü hissettikten sonra yerini daha büyük acılara bıraktı. Büyümeyi sevmemişti. Büyükler büyüdükçe ölüyorlardı. Onun Güneş’i de büyüdüğü için ölmüştü. Ne demişti doktor? Yaşı bu kadar ilerlemiş olmasaydı daha kolay atlatabilirdi.

Biricik karısını uçurtması gibi sıkı sıkı tutmuş, hiç bir yere gitmesine izin vermek istememişti. Ancak yine bir rüzgarlı ilkbahar gününde, o ilkbahardan sonra bir daha baharlar güzel olmadı, uçurtması gibi kayıp gitti Güneş’i elinden. Şimdi avuç sızıları gönlünde, izler yüzündeydi.
Simsiyah saçları beline, bembeyaz teni Ay’ı kıskandıracak kadardı. Pencerenin önünden usulca çekildi. Küçükken her daraldığında soluğu bu pencerenin kıyısında alıyor, uzaktan uzağa komşunun kızı Güneş’i izliyordu. Bu pencere Güneş’ine açılıyordu.

Onun için, tam tepede herkese meydan okuyan Güneş, bırakın havayı ısıtmayı ortalığı dahi aydınlatamıyordu. Oysa çok sevdiği karısı odaya girdiğinde oda birden aydınlanır, adeta kuşlar gibi cıvıldar ,etrafındaki herkesi mest ederdi. İlkbaharda tanıştığı çimlerin üstünde kitap okuyan kızı yine ilkbaharda toprağın altında bırakıp eve gelmişti. Ama yüreği hala Güneş’indeydi. Yüreği şimdi toprağın altında ölü, kalbi ise sol göğsünde hala atmaktaydı.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Eskinin sağlıkçısı, şimdi ise  Türkçe ögretmen adayı... Yazmaya, okumaya ve yeni bilgilere aşık, şiir ruhlu edebiyat meraklısı...

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
unsiyet-ve-nisyan

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.