Böceğe Dönüşen Adamdan Milena’ya Mektup Var |
Böceğe Dönüşen Adamdan Milena’ya Mektup Var SEV BENİ Franz Kafka için söylenecek çok söz vardır. Eserleri, eserlerindeki kurguları, özellikle mekândan arınmış bir mekân imgesi yaratması Kafka’yı bir yazar olarak kusursuz kılar, ama ben bu yazıda Kafka’nın hayatında dönüm noktası olmuş üç isme değinmeden geçemeyeceğim. Aslında bu yazı tam da Kafka’nın yaşamına dâhil olmuş babası, yakın […]
Böceğe Dönüşen Adamdan Milena’ya Mektup Var SEV BENİ
Franz Kafka için söylenecek çok söz vardır. Eserleri, eserlerindeki kurguları, özellikle mekândan arınmış bir mekân imgesi yaratması Kafka’yı bir yazar olarak kusursuz kılar, ama ben bu yazıda Kafka’nın hayatında dönüm noktası olmuş üç isme değinmeden geçemeyeceğim. Aslında bu yazı tam da Kafka’nın yaşamına dâhil olmuş babası, yakın arkadaşı Max Brod ve sevmekten bir an olsun bile vazgeçmediği Milena Jesenska’dan bahseder.
Bir baba düşünün ki otoritesi oğlunun yazın hayatını etkilemiştir. Bir arkadaş düşünün ki Kafka’nın öldükten sonra yakmasını istediği eserlerine sahip çıkmış ve o eserleri bastırmak için canla başla mücadele etmiştir. Bir kadın düşünün ki hem evli hem de aynı dine mensup olmadığı hȃlde bütün genel geçer kuralları hiçe sayıp Kafka’nın mektuplarına cevap vermiştir. Hayatın tüm muammasına rağmen, hastalıkla mücadele eden bir adam sonunda kendi iç dünyasına kapanıp yalnızlığı seçerek hayata veda etmiştir.
Kafka’nın yaşamına kısaca değinecek olursak; 1883 yılının 3 Temmuz’unda Prag’da doğar. O doğduğu vakit Prag’ın o kasvetli havası gitmiş, yazın sıcak günleri kendini göstermiştir. Kafka’nın babası Hermann Kafka kırsalda sürdürdüğü gençlik yıllarındaki zorluklardan bahsetmekten keyif alan, kaba saba, otoriter bir adamdır. Annesi Julie Löwy ise içerisinde ünlü, bilgili hahamların ve hali vakti yerinde tüccarların bulunduğu bir aileden gelmektedir. Franz’dan sonra doğan iki erkek çocuğunu da küçük yaşta kaybeden anne Julie Löwy yeri geldiğinde babaya karşı Franz’ı koruyan bir anne olmuştur. Annesi ve babası mağazayla yoğun şekilde uğraşan ve bu durumdan mutsuz olan Kafka 6, 7 ve 9 yaşındayken sahip olacağı 3 kız kardeşi hayatına eşlik edene dek, dadılarla, bakıcılarla, aşçılarla ve mürebbiyelerle vaktini geçirmek zorunda kalmıştır.1
Gündüzleri sürekli olarak babasına yardım eden annesi, aynı zamanda babasının çalışanlarıyla aradaki dengeyi kurmaya çalışmıştır. Akşamları ise gürültünün patırtının eksik olmadığı bir salon ortamında her akşam iskambil kâğıdı oynamayı adet edinmiş babasına eşlik etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenlerden ötürü, Kafka ailesi çocuklarının eğitimi, sadece sofra başında hep bir arada yenilen akşam yemeklerinde babası tarafından verilen direktif ve buyruklardan ileri geçememiştir. Böyle bir ortamda büyüdüğü için Kafka hayattaki birçok şeye karşı içinde güvensizlik duygusu hissetmeye başlamıştır.2
Kafka’nın yaşamına ait en önemli figür babasıdır. Babası gibi bir otorite karşısında daima korkan, ezilen, çekinen bir rol alır. Romanlarında kendi öz yaşam öyküsünü ele aldığı kabul gören bir gerçektir. Nazi Almanya’sında ataerkil ve Yahudi kökenli bir ailede dominant karakterli baba figürü altında geçirdiği zamanları, duygularını ‘Babaya Mektup’ adlı kitabında ifade etmektedir. Bu pederşahi toplumda Kafka, baba Hermann Kafka gibi duygusallıktan uzak, hegomonik bir erkek figürü karşısında pasifize olur ve sorgulayan tarafta yer almıştır. 3
“Geçen senden ne kadar korktuğumu sormuştun. Her zamanki gibi ne cevap vereceğimi bilmiyorum; kısmen senden korktuğum, kısmen de korkumun nedeninin açıklaması uygun bir konuşma yapmaya başlamamdan daha fazla detay gerektirdiği için. Yazılı olarak cevap versem de hep bir yeri eksik kalacak çünkü korkumu ve sonuçlarını yazmak bile aramızda bir engelin yükselmesine neden olacak. Çünkü sorunun büyüklüğü hafızamın ve aklımın sınırlarını epey aşıyor.
Bu sorun sana her zaman basit göründü, en azından benimle konuşurken ve hiç ayrım yapmadan başkalarının yanında konuşurken. Mesela sana şöyle görünüyordu: Tüm hayatın boyunca çok çalıştın, çocukların özellikle de benim uğruma her şeyi feda ettin, sonuç olarak el bebek gül bebek büyüdüm. İstediğimi öğrenmek konusunda tamamen özgürdüm, karnımın nerede ne zaman doyacağını bildiğim için bu konuda hiç kaygım olmadı. Bunun karşılığında hiçbir teşekkür beklemedin, çocukların nasıl teşekkür ettiğini bilirsin ama en azından bir yakınlık, anlayış işareti bekledin. Bunu yapmak yerine ben her zamanki gibi odama saklandım, kitaplara gömüldüm, kendimi çılgın arkadaşlara ve eksantrik fikirlere kaptırdım. Hiçbir zaman açık açık konuşmadık… hiç ziyaretine gelmedim, bunun dışında hiç aile algısına sahip olmadım. Ne senin işine ne de diğer sorunlarına ilgi gösterdim, fabrikayı senin üzerine yıktım ve seni ortada bıraktım…” 4
Kafka okuyucuların düşündüğü gibi yapayalnız biri olmasının aksine arkadaşlarıyla spor yapan, bilimsel konularda bilgi alışverişinde bulunan, çeşitli entelektüellerle sanatçıların bir araya geldiği kafelere sıklıkla giden biri olmuştur. Hugo Bergmann ve lisedeki en yakın arkadaşı Oskar Pollak Kafka’nın ilk samimi arkadaşlarındandı. 5 Pollak’ın öğretmenlik yapmak üzere Prag’dan ayrılmasının hemen ardından Kafka, kendisi gibi yazar olan Max Brod’la tanışmıştır. Kısa bir süre içerisinde dostluklarını ilerleten Kafka ile Brod her gün görüşmeye başlamıştır. Okumaya karşı her zaman çok ilgi duyan Kafka Dostoyevski, Tolstoy, Gogol, Anderson, Kierkegaard, Hamsun gibi isimleri okumuş, Freud ve Flaubert’ten ise daha çok etkilenmiştir. 6
En yakın dostu Max Brod, yazarın ölümünden sonra yakılmasını istediği kitaplarını basan ve insanlığa kazandıran kişidir. Brod, arkadaşının kitaplarında umudu ve umutsuzluğu tartıştığı eserinde, genel olarak karamsar bir tablo çizdiğini ancak böyle anlaşılmaması gerektiğini ısrarla vurgular. Ona göre Kafka, insanlığın içinde bulunduğu buhranı, çöküşü ve çürümeyi görmüş ve bu çürüme içindeki karanlığın ortasında umudun varlığını göstermeye çalışmıştır.
Sadece değersizlik çağında çöken insanlığı değil, bunun içinden çıkabilecek ve değerleriyle kendini yeniden kurabilecek olan insanın da varlığını betimlemiştir. Bu nedenle Kafka’nın karakterleri şu an insanlığın içinden geçtiği bir sınavdan geçerler. Onun kişileri modern çağın insani gibi bir sınavla karşı karşıyadır. İnsan, kendi olabilme cesaretini gösterme ya da bundan vazgeçerek var olan çürümüş döngüye uyumlanmak arasında bir seçim yapmak gibi bir sınavın ortasındadır. 7
Yüz yüze birkaç defa görüştüğü, kavuşamadığı belki de en büyük aşkı ve aslında evli bir kadın olan kendisinden on iki yaş küçük Milena Jesenska’dır. Milena kendisine Çekçe metin çevirilerinde yardımcı olmuştur bu da aralarında sevgi ilişkisinin başlamasına sebebiyet vermiştir.8
Kafka için Milena’nın yeri çok farklıdır. Kafka’sız Milena, Milena’sız Kafka düşünülemez. Milena Kafka’nın içinde adeta bir yara gibidir, Kafka bu yarasını kanatmaktan vazgeçmez. Kafka her gün Milena’ya bir şeyler yazmak ister, zaten aralarındaki ilişki de mektuplar vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Bu yazma isteği o kadar güçlü bir duygudur ki Kafka bazı metinlerinde Milena’ya yazmadan gözüne uyku girmediğini ifade etmektedir. Kafka’nın asıl korkusu Milena’sız nasıl yaşayacağıdır fakat sonunda bilhassa da kendi isteğiyle onsuz yaşamayı tercih etmiştir. Kafka Milena’da kendini görmektedir. Milena ne kadar Kafka’ya yakınsa bir o kadar da uzaktır aslında Kafka’ya. Kafka gibi geçirdiği mutsuz bir çocukluğu vardır Milena’nın da ve bu mutsuz çocuklukta Milena’nın annesini küçük yaşta kaybetmesi ve Kafka’nın babası gibi patriarkal bir aile yapısında despot bir baba ile büyümesinin payı büyüktür. Milena Kafka’nın hayatına giren diğer tüm kadınlardan farklıdır. Evlidir, kendisinden on iki yaş küçüktür ve Yahudi değildir.9
Bu aykırı sevgili için Kafka şunları söyler:
Sevgili Bayan Milena;
Mektubumdan hissedemeyebilirsiniz diye istemeden şunu söylemek istiyorum: Yaklaşık on beş gündür giderek artan bir uykusuzluk çekiyorum. Pek kaygılandığım yok, gelip geçici haller bunlar, belirli nedenleri de var; (gülünç ama Baedeker’e göre buranın havası da yaparmış), elle tutulur çeşitten olmasa bile hem de istemediğiniz kadar. Ancak kişiyi kütük gibi yapıyor, bir hayvan ürkekliği veriyor. Ama bir avuntum var: Siz iyi uyumuşsunuz. “Tuhaf buluyorsunuz, daha dün allak bullak haldeydim.” diyorsunuz, “Yine de iyi uyudum!” Şaşıyorsunuz bana. Sevinçliyim, çünkü geceleri bana uğramayan uykunun yolunu öğrendim artık. Uykusuzluğa karşı koymak budalalık! Yeryüzündeki en masum şey uyku, oysa en suçlu varlık insan! 10
Durmadan soruyorum kendime: Verdiğim karşılığı anlamadı mı diyorum ama öyle bir hava içindeydim ki, başka türlü olamazdı cevabım; aşırı yumuşaktı bile, aşırı aldatıcı, aşırı göz kamaştırıcıydı. Durmadan gece gündüz soruyorum kendime işte. Sizden gelecek mektubu çarpıntılar içinde bekliyorum, boşuna yiyorum kendimi; bir hafta durmamacasına taşa bir çivi çakmakla görevlendirilmişim sanki ama çivi de işçi de benim Milena! Bir söylentiye göre -buna inanmak istemiyorum- işçilerin grevi yüzünden bu akşamdan sonra Tirol postası işleyecekmiş. Sizin Franz K.11
Bu sabah düşümde seni gördüm yine. Yana yana oturuyoruz. Sen itiyorsun beni ama kızmadan, gülerek. Üzülüyorum; ittiğim için değil, seni itmeye zorlayan davranışıma üzülüyorum. Sızlanmayan, yakınmayan herhangi bir kadına davranır gibi davranıyorum sana; sessizliğinin ardındaki sesi -hem de bana seslenen sesi- duymadığıma üzülüyorum. Duyamadım mı dersin? Duymuş da olsam, karşılık veremedim ya! İlk düşümden daha bitik, daha kötü ayrıldım yanından. Bir yerde okumuş olacağım, bir benzetme geldi şimdi aklıma: “Ateşten örülmüş uzun alevlerdir sevgilim, dolaşır yeryüzünü, sarar beni. Ama sardıklarını değil, görmesini bilenleri sürükler ardından…” 12
İşe gitmeden hemen önce yazıveriyorum bu satırları… Yazmasam daha iyi ama üç gündür kıvranıyorum; biliyorum yazmamam gerektiğini, hiç değilse şu günlerde yazmamalıydım. Senin orada nelerle uğraştığını bildiğim şu günlerde susmalıyım… Ama elimde değil, mademki benim savaşım, o halde susamam. Birkaç gecedir uyumadığımı hissetmişsindir. Nedeni: Korku! İsteksiz bırakıyor beni, yerden yere vuruyor ve sağımı solumu şaşırıyorum. Sonra bir şey daha var: Son mektuplarında beni mutlu kılan iki üç şey kaçmadı gözümden ama yine de umutsuz bir mutluluğa sürükleniyorum. Açıkladığın şey ilk bakışta kandırıyor beni, yüreğimi ve aklımı. Yeni bir şey de sokuyor gözüme ama ispatlayamam, bilmiyorum… Bu kuşkum nereden geliyor? Böylesine bitik olmamım nedenlerinden biri, belki de en önemlisi, o anlatılmayacak kadar rahatlık veren, beni altüst eden teninin sıcaklığını yavaş yavaş yitirmekte olmam. Gel artık! Sen yanımda olmayınca korku başkaldırıyor, bütün gece sabaha kadar boğuşuyorum onunla.13
Bugün öğleden sonra, yakamda limon çiçekleri, üzüntülü kafamla, yarım yamalak da olsa aklım başımda (yoksun, yoksun!) eniştemin iyi yürekli kız kardeşlerinin ortasında oturup düğün yemeğinin sona erdirebildim ama ben de bittim! Seninle olsam, ne kolay bir yaşamım olacak -çılgınlık, nasıl dokunabilirim bu konuya?- Bakışlarla konuşurduk yalnızca. Oysa şimdi, hiç değilse yarına kadar beklemek zorundayım, mektubumun karşılığını. Yanlış anlama Milena sev beni. 14
Bir sürü dosya getirdiler şimdi. Bu uykusuz kafayla niye çalışıyorum ki sanki. Kime? Mutfaktaki sobaya! Bir de o zaman geldi, ötekisi, hani şu tahta oymaları yapan gravürcü; gitmiyor, yerinde de duramıyor, içini bana dökmek istiyor. Sabırsızlandığımı da görüyor, elimin niye titrediğini de görüyor mektubu yazarken başımı önüme eğmişim ama gitmiyor; canlı, sevimli, mutlu, mutsuz, olağanüstü biri… Ama şimdi çekemem onu. Senin ağzından kan geldi, öyle mi? Biliyor musun, durmadan aynı şeyleri yazıyoruz! Hasta mısın, diye soruyorum, bakıyorum sen de hastalığımı sormuşsun, ölmek istiyorum, diyorum, sen de istiyorsun, önümde hıçkırarak ağlamak istiyorum küçük bir çocuk gibi, sen de benim önümde küçük bir kız gibi ağlamak isteği gösteriyorsun. Bir kez, bin kez ve hiç durmadan tek isteğim; Yanımda olmak! Bakıyorum, senin de istediğin bu. Yeter, yeter! 15
Bu aşkın sonu yoktur. Mektuplar da bir yere kadar… Belki Kafka belki de Milena bu birlikteliğe bir başlangıç ya da bir son vermemiştir. Her şey olduğu gibi ortada kalmıştır. Belki de böyle olması gerekmektedir.
4 yıl sonra 1917 yılının Ağustos ayında kan tüküren Kafka’ya 4 Eylül’de akciğer tüberkülozu tanısı konmuştur. Tanısı konan Kafka kısa bir süre sonra kendisine çok benzeyen ve en iyi anlaştığı kız kardeşi olan Ottla’nın yanına, yani Bohemya’nın kuzeybatısındaki küçük bir köy olan Zürau Köyü’ne gitmiştir. Kafka, burada kız kardeşiyle huzurlu bir 8 ay geçirmiştir.16
Böceğe Dönüşen Adamdan Milena’ya Mektup Var SEV BENİ
1-Gerçek Neva Mimar, Metafor Aracılığıyla Kafka’da Mekân Okumaları, Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Trabzon 2015 S:21- Thiebaut, C. Franz Kafka’nın Dönüşümleri (Çev. Orçun Türkay) Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2013
2-Gerçek Neva Mimar, Metafor Aracılığıyla Kafka’da Mekân Okumaları, Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Trabzon 2015 S:21 -Wagenbach, K. Franz Kafka Yaşam Öyküsü (Çev. Kâmuran Şipal) Cem Yayınevi, İstanbul. 1997
3- Çapkulaç Ayşe, Kafkaesk Mekân Algısının Dönüşüm Eseri Üzerinden İrdelenmesi, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Yüksek Lisans 2018 Konya S.10-Kunt, E. ” Kafka: Minör Bir Edebiyat” Üzerine Düşünmek, Psikeart, 50, 102105. 2017
4-Fırıncıoğulları Sevda, Modern Çağın Vicdanı ve Kafka Ferfir yayınları 2017-İstanbul S:14-Kafka. F. Babaya Mektuplar, “Önsöz”, Çeviren: Derya Öztürk, Tutku Yayınevi, Ankara 2015
5-Gerçek Neva Mimar, Metafor Aracılığıyla Kafka’da Mekân Okumaları, Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Trabzon 2015 S.24- Thiebaut, C. Franz Kafka’nın Dönüşümleri (Çev. Orçun Türkay)Yapı Kredi Yayınları, İstanbul-2013
6-Gerçek Neva Mimar, Metafor Aracılığıyla Kafka’da Mekân Okumaları Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Trabzon 2015 S:24
8-Çapkulaç Ayşe, Kafkaesk Mekân Algısının Dönüşüm Eseri Üzerinden İrdelenmesi Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Yüksek Lisans 2018 Konya S.11 -Wagenbach, K. 1997, Kafka Yaşamöyküsü, İstanbul, Cem Yayınevi, S: 184
9-Çapkulaç Ayşe, Kafkaesk Mekân Algısının Dönüşüm Eseri Üzerinden İrdelenmesi Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Yüksek Lisans 2018 Konya S.12
10-Kafka Franz, Milena’ya Mektuplar Venedik Yayınları 2016 S:12
11-Kafka Franz, Milena’ya Mektuplar Venedik Yayınları 2016 S:48
12-Kafka Franz, Milena’ya Mektuplar Venedik Yayınları 2016 S:59
13-Kafka Franz, Milena’ya Mektuplar Venedik Yayınları 2016 S:94
14-Kafka Franz, Milena’ya Mektuplar Venedik Yayınları 2016 S:97
15-Kafka Franz, Milena’ya Mektuplar Venedik Yayınları 2016:130
16-Gerçek Neva Mimar, Metafor Aracılığıyla Kafka’da Mekan Okumaları Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Trabzon 2015 S.27- Wagenbach, K., 1997. Franz Kafka Yaşam Öyküsü (Çev. Kâmuran Şipal) Cem Yayınevi, İstanbul.
Böceğe Dönüşen Adamdan Milena’ya Mektup Var SEV BENİ Böceğe Dönüşen Adamdan Milena’ya Mektup Var Böceğe Dönüşen Adamdan Milena’ya Mektup Var
Franz Kafka’yı birçok insan gibi ben de çok severim. Bu yazınız da Kafka hakkında harika bir derleme olmuş. Kaleminize sağlık.
Başlık beni benden aldı … harika bir yorum olmuş yüreğinize sağlık