Kafamdaki Fillerin Hepsi Mavi Murat Gülen Röportaj |
Kafamdaki Fillerin Hepsi Mavi kitabının yazarı Murat Gülen bu haftaki konuğum. Her yazar, farklı bakış açıları demek ve yine farklı bir bakış açısıyla yazarımız Murat Gülen bizlerle. Murat Bey kitaba geçmeden önce biraz kendinizden bahseder misiniz? Aslında her insan hayatının, evren tarihinin kısa bir özeti gibi olduğunu düşünürüm. Her insan kendi kainatını büyük bir sessizlikten […]
Kafamdaki Fillerin Hepsi Mavi kitabının yazarı Murat Gülen bu haftaki konuğum. Her yazar, farklı bakış açıları demek ve yine farklı bir bakış açısıyla yazarımız Murat Gülen bizlerle.
Aslında her insan hayatının, evren tarihinin kısa bir özeti gibi olduğunu düşünürüm. Her insan kendi kainatını büyük bir sessizlikten sonra doğurur. Belki de hayat, bu sonsuz suskunluğa gösterilen bir şaşkınlıktır. Düşünün sonsuz zaman sürecince var olmayı bekliyoruz, var olunca da yine sonsuz zaman dilimine kendimizi bırakacak bir yok oluşu bekliyoruz. İşte yaşam bu türlü aliyülala bir denklem iken, ben kendimi o şaşkınlığın görkemine emanet etmiş biriyim. Keşfetmenin ve sorgulamanın büyük bir tabiat harikası olduğunu düşünen bir merdümgirizim. Kendimden
bahsederken somut gerçeklikler üzerinden yürümek istemiyorum. Zira hayattaki en temel gerçeklerin bile ne kadar gerçek olduğunu düşünmeyi sizin takdirlerinize bırakıyorum. Gerçeklikten ümidi kesenler, soğukluğunun farkında olanlar, düş yorganlarını asla üzerlerinden atmazlar.
Yazmaya nasıl başladınız?
Ben yazmaya mecburdum. Yazmak benim için bir çaresizlik biçiminin, elimi kaleme itmesiyle doğdu. Çünkü asıl özgürlüğü yazarak buldum. Düşünün, ben şu anda buraya bir dinazor olduğumu yazabilirim ve buna hiçbir zaman inanmayacağını iddia eden insanlara bile bunu ispat edebilirim. Edebiyat sonsuz eylem/kavram alanıdır. Ben yazarak kendi içimdeki şeytanları ile ehlileştirdim, hiçbir şeyden korkmaz hale geldim, kendi düş zırhımı edebiyatla beraber giydim. Yazdıkça kelimelerin güzelliğini keşfettim. Kelimelerimi iyilerin saçlarını okşayacak kadar naif, kötülerin kafasını kıracak kadar sert anlamlardan çektim.
Kitap tamamiyle kaçma isteğini düş edebiyatı minvalinde harmanlayan bir kitap olarak ortaya çıktı. Aslında ilkin maskeleri düşündüm. Toplumun bize taktığı maskeleri sorguladım. Uzun zamandan beri çocuğu olmayan ve bu “yokluk” neticesinde toplum tarafından dışlanan iki insan üzerinden hepimizin kaçma isteğini toparladım. Kadının görevinin sadece çocuk doğurmak olduğunu, erkeğin görevinin ilkel zamanlardaki gibi fiziki gücüyle mağarasına bakmak olduğunu öğreten topluma karşı bir tavır
koymak istedim. Karakterlerimin üzerinden maskeleri çekip onları özgürleştirdim. Bu yüzden bir sayfada A yapısında olan bir karakter diğer sayfada B yapısına dönüşebildi. Her dönüşümün bir tepkime başlatıcı güce ihtiyacı vardı. Ben de bunu çocuğu olmayan o iki karakterin bir gece kendi iradeleri dışında gördükleri düşte doğan çocuklarına oyuncak olarak verdiğim mavi bir fil ile oluşturdum. Mavi ve Fil kavramlarını burada okurların düş dünyasına bırakmak istiyorum 🙂
Ön yargıları kıracak her karakteri kendi kitabıma ekledim. Örneğin bir “hayat kadını” girdi kitaba, bir karakter onun adi bir iş yaptığını düşünürken bir başka karakter bu görüşü şöyle eleştirdi. “Sen de bir
garsonsun. Ne farkın var ondan? Senin de iş alıp verdiğin, bedenini, beynini aylık bir ücret karşılığında kiraladığın bir patronun var?”
Toplumun algılarının yanlışlarını hatırlatacak karakterler dışında isimlerde de semboller üzerinde yürümeye çalıştım. Örneğin, uzun yıllar sonra var olduğunu düşledikleri çocuğun ismini Galip koydum, hemen ardından devam ettim. “Hayat, mutluluklarla dolu bir galibiyetten ziyade, travmalarla dolu bir mağlubiyettir.” Gerçekten de öyleydi. Ana rahmine düşüp ilk yarışı kazandığımız gün, bu hayata bakınca aslında
birçok şeyi kaybetmiştik. Sessizliği, sonsuzuluğu ve yokluğu…
Kitabı okurken dikkatimi çeken bir nokta oldu. Türk edebiyatı olsun Dünya Edebiyatı olsun birçok isme Kafamdaki Fillerin Hepsi Mavi adlı eserinizde yer vermişsiniz. Bilgi birikiminizden, kendinizi iyi yetiştirdiğinizi düşünüyorum. Bu konuda nasıl bir yol izlediniz?
Okurum kitabı bitirince sadece birinin düş dünyasını okumakla yetinmesini istemedim. Ona eğer ki dünyanın birçok dalıyla ilgili kurgu içinde bir şeyler veremediysem kendimi yetersiz buldum. Sadece
edebiyatı değil, biyoloji, felsefe, sosyoloji, tarih gibi birçok fonksiyonel zırhı sunmak istedim. İstedikleri pasajlarda istediklerini giymelerini onlara bıraktım. Bu konuda tamamen zihnimi açarak, öğrenmeye dayalı bir hayat biçimi oluşturarak hayat yolunda yürüyorum. Kendimi geliştirmedikçe
okurumu da dönüştüremeyeceğimi biliyorum. Popüler kültürün ürünü anlamsız kitapların gölgesinde kelimelerden bir kılıç yaparak bir gün niteliğin baki geleceğini düşünüyorum.
Yeni kitap soruları sorulunca o kadar çok heyecanlanıyorum ki… Türkiye’de ilk kez denenecek türde bir kitabı bitirmeye çalışıyorum. Herkesi çok şaşırtacağım ama şimdi kitap hakkında spoiler vermek
de istemiyorum, bekleyip görelim. Ancak şunu da belirtmek istiyorum. Türkiye’nin bana göre en iyi niteliklere sahip bir yayınevi olan İndigo Kitap ile çalışmaktan gurur duyuyorum. Okurlarımdan sonra onlar benim yazma inancımı dönüm noktasıyla daha ileri taşıyan yapı oldular. Eminim ki yeni kitapta edebiyata dair bir damga niteliğinde durumun içinde olacağız.
Okurlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
İlk günden bu güne fazlaca yol aldığımızı düşünüyorum. Ben okurlarıma her zaman sırdaşım diyorum. Bu sır arkadaşlığımızı birçok zaman altı çizili cümleler üzerinden yürütüyoruz. Bu yüzden maskelerden bıkan herkesi benimle sırdaş olmaya davet ediyorum, onlara anlatacak daha çok şey var, saygı ve sevgiyle…
Kendini bulmak mı, kendine benzeyen birini mi? Sorgulama yapan kitapları seviyorum demişim eskiden sizin yazdığınız kitap yorumuna.
Yazarımız da röportajda keşfetmenin ve sorgulamanın öneminden, özgürlüğünü yazarak bulduğundan bahsediyor. Kendime yakın buldum, tanıştırdığınız için de çok teşekkürler.
Yazarın yeni çıkacak dediği kitabı daha çok merak ettim açıkçası 🙂
Paylaşım için teşekkürler.